Bekir TÜCCAR
31 Ağu 2022
İklim krizi, maden, fosil yakıt ve gıda kaynakların azalışı, kullanılabilir su seviyesinin düşüşü, anormal seviyedeki yağışlar ve sıcaklık, kontrolsüz göç gibi durumların artışı dünya ülkelerini farklı çalışmalara ve önlemler almaya zorluyor. Ülke halklarının talepleri ve şikâyetleri, sektör öncüleri ve girişimcilerinin öngörüleri, bilim insanlarının araştırmaları hakkında çalışmalar ve raporlar sonrası “Yüzde 100 yenilenebilir enerji hayal mi?” sorusuna yönlendiriyor. Dünyada yenilenebilir enerji hakkında pek çok konu başlığını sizler için hazırladık.
Dünyamızdaki kaynakların hızlı bir şekilde tüketimi, gıda, sağlık, iklim, canlı yaşamı ve pek çok farklı alanda olumsuz yönde etkilerinin yaşamaktayız. Bilim insanları ve bağımsız araştırma kuruluşlarının yapmış olduğu araştırmalar neticesinde insanlığın, canlı yaşamı konusunda pek çok avantajı da bulunuyor. 1990’lı yıllarda ozon tabakasındaki tespit edilen tahribat ile sadece bilim insanlarının değil, toplumların ve işletmelerin de doğa olaylarını ve de gelişmelerini yakında takip etmeye başladı. Ancak teknolojinin gelişimiyle birlikte insanlığın enerji ihtiyacının sadece fosil yakıtlar olmadığını da öğrendi. Rüzgar ve Güneş Enerjisi, Susuz tarım, Endüstri 4.0 gibi kavramlar hayatımızda sıkça duyduğumuz söylemler haline geldi. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin bu alanlarda yapmış oldukları projeler ile “yüzde 100 yenilenebilir enerjiye ne zaman geçilir?” sorusuna yanıt arıyor. Farklı araştırma kuruluşların bu konuda yapmış olduğu çalışmalarda 2050, 2035, 2027 gibi yakın tarihleri işaret etmesi çalışmaların ne denli ciddi olduğunun da kanıtı. Peki yenilenebilir enerji için neler yapıyoruz?
Tedbirler de Tüketim Kadar Artıyor
Sivil toplum kuruluşları, bireysel çalışmalar ve araştırmalar, işletmelerin sektörlerindeki değişiklikleri, ülke yönetimlerinin kanunlardaki ve kurallardaki yenilikleri, farklı kıtalar arasındaki işbirlikleri son 10 yılda yüzde 40 ile 50 oranında artış göstermiş durumda. Dünya nüfusunun artması, ülkeler arasındaki krizler, gıda alanındaki çalışmaların yetersizliği, bilinçsiz tüketim, küresel hastalıklar yapılan çalışmalar karşısında ezici bir üstünlük sağlamış durumda. 1990’lı yıllarda adını duymaya başladığımız “çevreci projeler” dönemin nüfusuna göre yeterli olsa da toplumların çevre bilincindeki yetersizliği yapılan projeleri beklenilen sonuçların altında kaldı. Ancak 2016 yılında 175 ülkenin imzasıyla yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması ile birlikte toplumlar, ne denli bir sorun olduğunun farkına varmış oldu. Birleşmiş Milletlerden Greenpeace’e, Bağımsız Araştırma Örgütünden farklı haber kaynaklarına kadar 2016 yılından günümüze yapılan çevreci projelerin sayısı yüzde 47 oranında artış gösteriyor. Yapılan çalışmalar başta gelişmiş ülkelerde çoğunluk gösterse de gelişmekte olan ülkelerde de gözle görülür bir artış göstermekte. Ancak bir yapılan araştırmalar sonucu tedbirler arttıkça yapılan bilinçsiz tüketimin de arttığını göstermekte.
Son 50 Yıldır Düşüyor
WWF’in Living Planet Report verilerine göre, biyoçeşitlilik son 50 yıldır düşmeye devam ediyor. Memeli, kuş, amfibi, sürüngen ve balık gibi canlı popülasyonları 1970 yılından 2020’ye %68 oranında azalmış durumda olduğunu bizlere yansıtıyor.
Tüm Plastik Üretiminin Yarısı Son 15 Yıl İçerisinde Gerçekleşti
National Geographic Dergisi’nin araştırmasına göre dünya genelindeki tüm plastik üretiminin yarısı son 15 yıl içerisinde gerçekleşti. Bazı plastik ürünlerin içinde yer alan maddelerin doğada çözünmesi ise neredeyse 400 yıl alıyor.
Türkiye’nin %70’i İklim Değişikliği Konusunda Çok Endişeli
KONDA araştırmasında katılımcılara, iklim değişikliğinin “insan faaliyetleri sonucu oluşan bir durum mu, yoksa doğal bir süreç mi?” olduğunu düşündükleri soruluyor. KONDA’nın araştırmasına göre, Türkiye’nin %70’i iklim değişikliği konusunda çok endişeli ya da endişeli olduğunu dile getiriyor. Türkiye’nin %85,2’si son yıllarda Türkiye’de sel, fırtına, aşırı sıcaklık, kuraklık gibi düzensiz hava olaylarının arttığını düşünüyor. Türkiye’de yapılan bir araştırmada ne gibi çevre tedbirleri alınmalı sorularına yönelik; Yeşil alanları korumalı: %76, Ulaşımdan dolayı karbondioksiti azaltmalı: %39, Binalarda enerji verimliliğini arttırmalı: %30 cevabı alınmıştır.
Türkiye dünyada 14, Avrupa’da 6’ncı sırada
2022 yılı Haziran ayı sonu itibarıyla kurulu gücümüzün kaynaklara göre dağılımı; %31,1'i hidrolik enerji, %24,9'u doğal gaz, %20,8'i kömür, %10,8'i rüzgâr, %8,4'ü güneş, %1,7'si jeotermal ve %2,4'ü ise diğer kaynaklar şeklindedir. Türkiye, dünyada kurulu gücü 100 bin MW bandını aşan 14 ülkeden biridir. Çin, ABD, Hindistan, Japonya, Rusya, Almanya, Brezilya, Kanada, Fransa, Güney Kore, İtalya, İspanya ve Birleşik Krallık’ın ardından Türkiye, elektrik kurulu gücünde “100 binlikler” listesine adını yazdırdı. Türkiye, Avrupa’da ise 100 bin MW’a ulaşan 6’ncı ülke oldu.
50 Bin Fabrika Üretim Yapıyor
Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu’ndan (OSBÜK) alınan verilere göre, bugün itibarıyla Türkiye'nin 80 şehrinde 325 organize sanayi bölgesi bulunuyor. Bu organize sanayi bölgelerinde yaklaşık 50 bin fabrika üretim yapıyor. Söz konusu fabrikalar, yaklaşık bir milyon 750 bin kişiyi doğrudan istihdam ediyor.
Ülkeler Yenilenebilir Enerji İçin Büyük Bütçeler Ayırıyor
BloombergNEF (BNEF) tarafından yayınlanan “Yenilenebilir Enerji Yatırım Takip Programı 2H 2022”ye göre, yatırımdaki artış, devam eden küresel enerji ve iklim krizleriyle başa çıkmak için temiz enerji kaynaklarına olan talepteki artışı yansıtıyor. Rapora göre 2022’nin ilk yarısı, proje yatırımlarının patlamasını görmenin yanı sıra, bir önceki yıla göre yüzde 63 artışla 9,6 milyar dolarlık artışla yenilenebilir enerji ve enerji depolamaya yönelik risk sermayesi ve özel sermaye yatırımları için tüm zamanların rekorunu da gördü.
En Güçlü Alternatif: Yenilenebilir Enerji
Uluslararası denetim, vergi ve danışmanlık şirketi EY, 59. Yenilenebilir Enerji Ülke Çekicilik Endeksi’ne (RECAI 59) göre, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik talep hızla artarken yüzer rüzgâr ve güneş enerjisi santralleri “ana akım” olma potansiyeli taşıyor. Enerji ihtiyacını karşılayamayan ülkelerdeki sorunlar, başta sağlık ve yaşam alanında pek çok sorunun başlıca nedeni olmakta. Bu nedenle kaynağa ulaşmakta sorun yaşayan ülkeler farklı alternatifler türetmekte. Son yıllarda ciddi bütçelerle oluşturulan Güneş Enerjisi ve Rüzgar Enerjisi Santralleri tercih edilen en güçlü alternatifler. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre Almanya, en yüksek yenilenebilir enerji kullanım oranına sahip ülke olarak başı çekiyor. Araştırmaya göre Türkiye sekizinci sırada yer alıyor. Almanya %12,74’lük oranla birinci sıradayken, İngiltere %11,95 ile ikinci, İsveç %10,96’lık oranla üçüncü sırada yer alıyor. Türkiye ise %5,25’lik oran ile Avustralya ve Amerika Birleşik Devletlerinin üzerinde 8. sırada yer alıyor. Stanford Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, dünya çapında yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçişin maliyetinin altı yıl içinde geri kazanılabileceğini söylüyor. 145 ülkeyi inceleyen araştırmacılar, temiz enerjiye geçmenin ve tüm enerji sektörlerini elektriklendirmenin elektrik kesintilerine veya fiyatlarda artışa yol açmayacağını belirtti. Araştırmaya göre fiyatlar hemen düşecek ve %100 yenilenebilir enerjiye geçişin tüm ön maliyetleri sadece 6 yıl içinde geri ödenecekti. Rapora göre temiz enerji, enerji birimi başına ortalama maliyeti yüzde 12 oranında azaltacak ve bu da toplamda yıllık yüzde 63 daha düşük enerji maliyeti sağlayacak.
Ulusal Yeşil Sertifika Sistemi
Ev, fabrika, kurum binaları, siteler vs gibi aklınıza gelecek tüm yapıların fiziki durumu dahi enerji kullanımını önemli ölçüde etkiliyor. Örneğin sıcak ve soğuğa karşı yalıtımları olmayan yapılarda kullanılan enerji oranı yalıtımı olan yapılara karşı yüzde 60 oranında fazla. Sadece yalıtım değil, yapılarda kullanılan diğer malzemeler bile enerji kullanım miktarı ve maliyeti bakımından önemli rol oynuyor. Ülkemizde bu kapsamda Yeşil binaları belgelendiren “Ulusal Yeşil Sertifika Sistemi” hayata geçiyor. Resmi Gazete’de yayımlanan “Binalar ile Yerleşmeler için Yeşil Sertifika Yönetmeliği” ne göre, yeşil binaların belgelendirilebilmesi amacıyla yerli uygulama olarak hizmet vermeye başlayacak. Böylelikle enerji kullanımındaki oranlar düşecek, atıklar değerlendirilecek, yeşil alanların korunması sağlanacak ve daha pek çok avantajlı şartlar oluşturulacak.